Muhammed Mustafa SAV

Muhammed Mustafa SAV

Muhammed Mustafa SAV
Anasayfa e Kitap Hayatı Fotoğraflar Kitaplar Linkler Multimedya Nükteleri Şiirler Yazılar Ziyaretçi Salavat English
Hz. Peygamber'den hoşgörü örnekleri

Hz. Peygamber'den hoşgörü örnekleri

Abdülaziz Hatip

06.12.2003 - Tercüman Gazetesi

Kur'an, insanlığın bir realitesi olan inanç farklılıklarını bir imtihan vesilesi olarak zikreder ve böyle bir durumda izlenmesi gereken tutumu şu şekilde açıklar: "Her biriniz için bir şeriat ve bir yol belirledik. Allah isteseydi hepinizi bir tek ümmet yapardı. Fakat O, size verdiklerinde sizi sınamak istedi. Öyleyse hayırlı işlerde birbirinizle yarış edin, hepinizin dönüşü Allah'adır" (5/48; 11/118-119).

Hz. Peygamber Medine'ye hicret ettiğinde orada çok sayıda Yahudi vardı. İlk resmî işi onlarla bir antlaşma imzalamak oldu. Devlet, onların inançlarına saygı gösterecek ve kendilerini haksızlıktan koruyacaktı. Yahudiler de herhangi bir dış saldırı durumunda Müslümanlarla birlikte Medine'yi savunacaklardı. Böylece Hz. Peygamber dinî hoşgörünün ilk tohumlarını bizzat atmış oldu.

Antlaşmanın bazı maddeleri: "Yahudilerden bize tabi olanlara yardım edilip iyi davranılacaktır. Onlar hiçbir haksızlığa uğramayacak, düşmanlarına yardım edilmeyecektir" (17. md.). "Benu Avf Yahudileri müminlerle birlikte tek bir toplulukturlar. Onlar kendi dinlerine, Müslümanlar da kendi dinlerine göre yaşayacaklardır" (25. md). "Müslümanlarla Yahudiler arasında yardımlaşma, karşılıklı hayırhahlık ve iyilik bulunacaktır" (36. md) (Hamidullah, el-Vesaik, s. 61).

Şu sözler, Peygamberimize aittir: "Bir gayr-i Müslim vatandaşı haksız yere öldüren, kokusu kırk yıllık mesafeden duyulduğu halde cennetin kokusunu duyamayacaktır" (Buhari, Cizye, 5), "Kim bir antlaşmalıya zulmeder veya gücünün üstünde bir iş yükler ya da zorla ondan bir şey alırsa kıyamet günü ben onun hasmıyım" (Ebu Davud, Harac 31-33).

Hayber Yahudileri Hz. Peygamber'e gelip ürünlerinin bazı Müslümanlar tarafından izinsiz şekilde alındığını şikayet etmişler. Hz. Peygamber, derhal Müslümanları mescitte toplamış ve onlara kendileriyle antlaşma yapılanların mallarının haram olduğunu ve bu yaptıklarının doğru olmadığını ilan etmiştir (Ebu Davud, Harac 33). Hz. Peygamber'in ehl-i kitaptan komşuları vardı. Onlara iyi davranır, hediyeler verir ve hediyelerini kabul ederdi. Habeşistan'dan gelen Hıristiyan elçileri mescidinde ağırlamış ve onlara bizzat hizmet etmiştir.

Peygamberimiz, İslam davetini engellemeyen ve genel kurallara uyan herkesle iyi ilişkiler içinde olmuş ve hiçbir zaman diğer din mensuplarının dinlerine müdahale etmemiştir. Ehl-i Kitabı (Yahudi ve Hıristiyanları) toplumun birer ferdi olarak kabul etmiştir. Onların düğün yemeklerine katıldığına, hastalarını ziyaret ettiğine ve onlara ikramda bulunduğuna ilişkin rivayetler bulunmaktadır. Bir Müslüman Ehl-i Kitap bir kadınla evlendikten sonra kadının kendi dinini serbestçe yaşayabileceği ve ona herhangi bir baskı yapılamayacağı ifade edilmiştir.

Necran Hıristiyanları heyeti Medine'ye geldiğinde, ibadet vakitleri geldiği için, onlar da mescide girip doğu istikametine yöneldiler ve dinlerince ibadet etmeye hazırlandılar. Sahabiler onlara mani olmak istedi. Ancak Peygamberimiz rahat bırakılmalarını emretti. Onlar da ibadetlerini yaptılar (İbn Hişam, I, 574). Daha sonra Allah'ın Elçisi, onları dinleyip fikrî tartışmada bulundu. Bütün bunlar, edep içerisinde ve hoşgörü çerçevesinde yapılıyordu.

Onlarla yaptığı antlaşmada, her kademedeki kilise görevlilerinin görevlerinden alınmayacakları, eski haklarının aynen ellerinde bırakılacağı belirtilir ve şöyle denilir: "Necranlılara zulüm ve kötülük yapılmayacaktır. Cahiliye devrinden kalma kan davası güdülmeyecektir. Ne ürünlerinden onda bir vergi alınacak, ne asker gelip yurtlarını çiğneyecek, ne de kendileri savaş için silah altına alınacak. Necran'da kim bir hak talebinde bulunacak olursa, aralarında insaf ve adalet üzere davranılacaktır. Ne zülüm yapacaklar, ne de zulme uğrayacaklardır. Onlardan hiç kimse, başkasının yaptığı bir haksızlık ve kötülükten sorumlu tutulmayacaktır. Bu antlaşmada yazılı vecibeleri yerine getirdikleri, hayırhahlık gösterdikleri ve iyi davrandıkları sürece, Allah'ın ve Peygamber'in temelli himayesi altında bulunacaklardır" (Asım Köksal, Hz. Muhammed ve İslamiyet, X, 313-314).