Muhammed Mustafa SAV

Muhammed Mustafa SAV

Muhammed Mustafa SAV
Anasayfa e Kitap Hayatı Fotoğraflar Kitaplar Linkler Multimedya Nükteleri Şiirler Yazılar Ziyaretçi Salavat English
Peygamberimiz'den toplumdaki gerilimi önleme örneği...

Peygamberimiz'den toplumdaki gerilimi önleme örneği...

Ahmet Şahin

Bizlere her konuda örnek olan Efendimiz (sas) Hazretleri, toplumda meydana gelen gerilimleri aşma konusunda da örnek olmuş, çarpıcı uygulamalarıyla ta o zamandan günümüze gerilimleri önleme örnekleri sunmuştur.

Nitekim Müslümanlarla Hayber Yahudileri arasında bir Müslüman'ın ölümüyle ciddi bir gerginlik başlamış, Efendimiz'in aldığı gerilimi giderme tedbiriyle kısa zamanda gerilim önlenmiş, toplumda barış ve huzur tekrar sağlanmıştır. Günümüze de mesajlar veren bu gerilim olayı şöyle cereyan eder..

Medineli Abdullah bin Sehl ile Muhayyıs, tarlalarda çalışıp ekmek parası kazanmak niyetiyle Hayber'e gitmişlerdi. Abdullah Hayber'in Şık adı verilen mahallesindeki bir evde kalıyor, gündüzleri de tarladaki işine gidip çalışıyordu. Muhayyıs ise bir başka yerde iş bulmuştu. Ancak Muhayyıs bir ara arkadaşından haber alamaz oldu. Merak edip araştırmaya başladı. Bulamayınca soruşturmayı derinleştirdiği sırada bir Yahudi çocuk Muhayyıs'a, mahallemizdeki kuyuda bir ceset var, belki sen onu arıyorsun, dedi. Muhayyıs kuyuya indiğinde arkadaşı Abdullah'ın başı üzerine düşerek, yahut da düşürülerek boynu kırılmış halde cesedini buldu. Muhayyıs fevkalade üzüldü bu olaya. Çevresindeki Yahudilere:

-Bunu siz öldürdünüz, diyetini ödemelisiniz, kanı yerde kalmamalı, dedi.

Yahudiler hep birlikte inkar ettiler:

-Biz ne öldürdük, ne de öldüreni gördük. Boşuna bize suç yükleme, dediler..

Muhayyıs, arkadaşının cenazesini usulüne uygun şekilde defnettikten sonra doğruca Medine'nin yolunu tuttu. Efendimiz'in huzuruna gelerek olayı aynen anlattı.

- Yahudiler arkadaşım Abdullah'ı mahalledeki kuyuya atmışlar, dedi..

Efendimiz, Hayber Yahudilerinin Abdullah'ın yoksul ailesine diyetini ödemelerini istedi. Yahudiler:

- Biz öldürmedik de öldüreni görmedik de.. diye karşılık verdiler.

Bu durumda Müslümanlara, Abdullah'ı Yahudilerin öldürdüklerini ispat etmek düşüyordu. Ya şahit gösterecekler, ya da Yahudilerin öldürmüş olacağına yemin edeceklerdi. Müslümanlar böyle bir şahidi bulamadılar, yemini de yapmaya cesaret edemediler. Çünkü olayı gözüyle gören olmamıştı. Ancak Abdullah'ın onların kuyusunda ölü bulunduğu da bir gerçekti.

Bu durumda Yahudilere yemin teklif edildi. Elli Yahudi birlik halinde toplanarak yemin etti:

- Abdullah'ı biz öldürmedik, öldüreni de görmedik!

Yahudiler öldürmediklerine, öldüreni de görmediklerine toplu halde yemin etmişlerdi.

Müslümanlar ise onların öldürdüklerine yemin edememişler, görmedikleri yerde yemin edemeyeceklerini söylemişlerdi. Ama bir gerçek vardı ki o da, Abdullah'ın boynu kırık halde Yahudilerin mahallesindeki kuyularında ölü bulunduğuydu.

Sonuç böyle ortada kalınca Müslümanlar ile Hayber Yahudileri arasında gerginlik başladı. Müslümanlar Yahudilere Abdullah'ın katilleri olarak bakıyor, mutlaka diyetini ödemeleri gerektiğini, böylece Abdullah'ın geride kimsesiz kalan ailesinin de bir ölçüde yarasının sarılmış olabileceğini söylüyorlardı. Olayın ortada kalışı, ciddi bir gerginliğin başlamasına sebep olmuştu.

Peygamberimiz bir yönetici olarak toplumun bir kesiminin ötekine karşı böyle gergin şekilde kalmasını mahzurlu buluyor, bu gerginliği mutlaka gidermeyi düşünüyordu.

Nitekim gerilimli ortamın uzamasını istemeyen Efendimiz yakınlarına emir verdi:

- Kırda otlayan zekat develerinden yüz deve ayırıp getirin, Abdullah'ın ailesine diyet olarak ödeyin. Abdullah'ın diyetini ben ödüyor, onun kanı boşa gitti denerek toplumun gerginlik içinde beklemesini istemiyorum.

Nihayet hazine develerinden seçilip getirilen yüz deve merhum Abdullah'ın ailesine teslim edilmiş, onlar da böylece diyetlerinin ödendiğini düşünerek olayın etkisinden bir ölçüde kurtulmuşlardı..

Türdav'ın yayınladığı Cevdet Paşanın (Örnek Hayat Hazret-i Muhammed) kitabında sonuç şöyle bağlanıyor:

-Peygamberimiz'in Abdullah'ın diyetini bir yönetici olarak bizzat devlet hazinesinden kendisinin ödemesi, toplumda ortaya çıkan bir huzursuzluğu yatıştırmak, meydana gelen gerginliği gidermek içindi. İki toplumun birbirine karşı kin ve intikam düşünceleri içinde gergin şekilde yaşamaları mahzurluydu. Allah Resulü hep barış ve emniyeti telkin ediyor, toplumda herkesin birbirine karşı gerginlikten uzak saygı içinde yaşamalarını istiyordu..

Bu sebeple fedakarlığı yine kendisi göstermiş, toplumda barış ve huzuru sağlamak için ilk adımı yine kendisi atmış, sonra gelenlere de mesajını böyle vermiştir. Eğer sonra gelen Müslümanlar bu mesajı böyle doğru alabiliyorlarsa tabii.