En cesur insan
Bu Yazý
dan Alýnmýþtýr.
Huneyn Muharebesi esnasýnda herkesin paniðe kapýlýp daðýldýðý bir anda
Resulullahýn (a.s.m.) bir adým dahi geri atmadan yerinde sebat ettiðini,
düþmana doðru atýný mahmuzladýðýný biliyoruz. Ebû Süfyan (r.a.) birþey olur
endiþesiyle atýnýn dizginlerinden tuttuðu halde o ilerlemekten geri
durmamýþtý.1 Hz. Mikdad, Uhud Savaþý esnasýnda herkesin daðýldýðý bir
sýrada, Resûlullahýn, sabit bir askerî birlik gibi sebat ettiðini, düþman
saldýrýlarý karþýsýnda bir adým olsun geri gitmediðini anlatýyor.2
Cesaretiyle tanýnan Hz. Ömer, “Resûlullahtan daha cesur birini hiç
görmedim”3 derken “Allah’ýn arslaný” lakabýyla tanýnan þecaat kahramaný Hz.
Ali ise onun cesaretini þöyle dile getiriyor: “Biz harbin kýzýþtýðý,
gözlerin yuvasýndan fýrladýðý zamanlarda Resûlullahýn arkasýna sýðýnýr, o
sayede korunurduk. Çünkü düþmana ondan daha çok yaklaþabilen kimse olmazdý.
Düþmana hepimizden daha sür’atli ve cesurca hücum ettiði Bedir gününde onun
yardýmýyla korunduk. O gün düþmana hepimizden daha çok yakýndý. Cesur ve çok
iyi harb eden bir kiþi, düþman yaklaþtýðýnda ancak Resûlullahýn yanýbaþýnda
olabilirdi. Çünkü düþmana en yakýn olan o olurdu.”4 Savaþta düþmanla karþý
karþýya geldiklerinde de ilk hücum eden oydu.
Azýlý Ýslâm düþmanlarýndan Übeyy bin Halef, Bedir’de fidye karþýlýðýnda
hayatýný kurtardýðýnda Peygamberimize, “ Ey Muhammed! Bir atým var. Her gün
arpayla besliyorum. Birgün ona binip seni öldüreceðim” demiþti.
Peygamberimiz de, “Ýnþaallah ben seni öldürürüm” diye karþýlýk vermiþti.
Nihayet gün gelecek, Uhud’da iki taraf karþýlaþacaktý. O gün Übeyy bin Halef
þaþkýn þaþkýn Allah Resûlünü arýyor, bir taraftan da “Muhammed yaþýyorsa,
ben yaþamayayým” diyordu. Derken Peygamberimizi gördü ve atýný üzerine
sürmeye baþladý. Müslümanlar araya girip engel olmak istediler. Resûlullah,
“Aradan çekiliniz. Onu ben karþýla-yacaðým” buyurdu. Öyle celallendi, öyle
ürpertici adýmlarla Übeyy’in üzerine yürümeye baþladý ki, Übeyy bir anda
þaþkýna dönüp ne yapacaðýný bilemedi, korkup kaçmaya baþladý. Peygamberimiz
bir taraftan “Ey yalancý nereye kaçýyorsun?” diye baðýrýyor, bir taraftan da
eline aldýðý mýzraðý ona doðru fýrlatýyordu. Mýzrak tam isabet kaydetti.
Miðferiyle zýrhý arasýna saplandý ve azýlý Ýslâm düþmaný böðürerek atýndan
yere yuvarlandý.
Müþrikler onu alýp karargâhlarýna götürdüler. Yarasýndan kan akmýyordu, ama
öyle müthiþ bir acý çekiyordu ki dayanmak mümkün deðildi. Arkadaþlarý ona,
“Birþeyin yok” diye teselliye çalýþýyorlardýysa da o, “Vallahi, Muhammed
beni öldürdü” diyordu. “O bana inþaallah seni öldüreceðim’ dememiþ miydi?
Vallahi o bana tükürse, beni yine öldürür.”5 Gerçekten dediði gibi oldu. Bir
gün yaþayamadan çýðlýklar kopararak öldü, Cehenneme gitti.
Görülüyor ki Resûl-ü Ekrem (a.s.m.) herkes kaçýp daðýlýrken bile yerinde
sebat ediyor, düþmana doðru iler-liyor. Bir gürültü koptuðunda da daha kimse
davranmadan hareket edip tehlikenin üzerine koþuyor.
1. Buharî, Kitabü’l-Cihad: 97; Müslim, Kitabü’l-Cihad ve’s-Siyer, 28;
Tirmizî, Þemâil, Babü Mâ Câe fî Halký Resûlillah; Mecmaü’z-Zevâid, 8:2778.
2. Meðazî, 1:240.
3. Buharî, Kitabü’l-Cihad: 82; Müslim, Kitabü’l-Fezâil: 11; Tirmizî,
Kitabü’l-Cihad: 14, 15.
4. Buharî, Kitabü’l-Cihad: 97; Müslim, Kitabü’l-Cihad ve’s-Siyer, 28.
5. Ýbni Hiþam, Sîre, 3:89; Suyûtî, Menahil, s. 19.