Muhammed Mustafa SAV

Muhammed Mustafa SAV

Muhammed Mustafa SAV
Anasayfa e Kitap Hayatı Fotoğraflar Kitaplar Linkler Ses Nükteleri Şiirler Yazılar Ziyaretçi Salavat English
Hz. Peygamber'in aile hayatına getirdiği yenilikler

HZ.PEYGAMBER (sav)’İN AİLE HAYATINA GETİRDİĞİ YENİLİKLER

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz.Muhammed (sav), 1435 yıl önce dünyaya teşrif ettiklerinde kâinatın ufkuna bir güneş gibi doğmuştu. Onun gelişi ile insanlık şeref ve haysiyete kavuşmuş, zulmün yerini adalet, kuvvetin yerini hak, yalanın yerini hakikat almıştır. Cehalet ve esaretin zincirleri kırılmış, ilim ve hürriyete kavuşulmuş, kadın bir ticaret metaı olmaktan çıkarılarak toplumda itibarlı yerini almıştır.

Peygamber Efendimiz öyle bir zamanda dünyaya gelmiştir ki, tarihçiler o zamanı “cahiliyye devri” olarak adlandırmaktadırlar. O zamanda insanlık âleminin üzerine küfür, dalâlet ve ahlâksızlık kâbus gibi çökmüştü. İşte insanlık böyle bir zamanda bir kurtarıcıya, bir öndere, bir rehbere ihtiyaç duymaktaydı.

Hz.Peygamber dünyaya teşrif etmeden önceki insanlığın durumunu merhum şairimiz Mehmet Akif şöyle nitelendirmektedir:

“Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta

Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi.”

O, dünyaya geldiğinde insanlık tam bir karanlık içindeydi. İşte böyle bir zamanda Hz.Muhammed (sav) insanlığın ufkunu aydınlatmış, insanlığı karanlıklardan nura çıkarmıştır. Bunu da 23 yıl gibi kısa bir sürede yapmayı başarmıştır.

Hz.Muhammed (sav)’in insanlığa kazandırdığı çok önemli değerler vardır. Hz.Peygamber (sav)’le her şey bir mana ve derinlik kazanmıştır. Hz.Peygamber, birçok alanda inkılaplar yapmış ve insanlığa çok güzel değerler kazandırmıştır. Hz.Peygamber (sav) aile kurumuna da çok güzel değerler kazandırmıştır. Onun aile kurumuna kazandırdığı değerleri açıklamadan önce cahiliye devrinde ailenin ve kadının durumunu kısaca açıklamamız yerinde olur kanaatindeyim.

İslamdan önce kadının hiçbir değeri yoktu.

-Kadının ne ailede ne toplumda hiçbir hakkı yoktu.

-Kadınlar adeta alınıp satılan bir mal durumundaydı.

-Hatta İslamdan önce insanlar, kadın nedir? bir ruhu var mıdır yok mudur diye tartışmaktaydılar.

-Kadın, toplumda daima hor görülen ve aşağılanan bir yaratık olarak değerlendiriliyordu.

-Kız çocukları diri diri toprağa gömülüyordu.

-Ailede hayız halindeki kadın, yemeği suyu ayırt edilmekte, aile fertlerinden tamamen tecrit edilmekteydi.

-Erkekler sınırsız kadınla evlenme hakkına sahipti.

Hz.Peygamber (sav) Efendimiz Allah’tan vahiy yoluyla aldığı Kur’anla birlikte aileye ve kadına birçok değerler kazandırmıştır.

İslam, ailenin oluşumunu sağlam ve sarsılmaz temellere dayandırmıştır. Ailenin korunmasını toplumun korunması olarak kabul etmiştir. Kadın erkek ilişkilerine meşru bir ölçü getirmiş ve ancak nikah akdi vasıtasıyla kurulan birlikteliklere izin vermiştir.

Hz.Peygamber, aileyi ve aile hayatını dolayısıyla toplumu çözülmekten ve bozulmaktan korumak için gayri meşru ilişkileri yasaklamıştır. Nitekim bu hususta Yüce Allah, “Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur.” (İsra, 17/32) “…kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın...” (En’am, 6/151) buyurmaktadır.

Bu ayetlerde açıkça görüldüğü gibi yüce Allah, aile müessesini korumak için zina ve fuhuştan kesinlikle kaçınmamızı istemektedir. Ailede hem erkek hem kadın zina ve fuhuştan sakınmak suretiyle iffet ve namusunu muhafaza etmek durumundadırlar.

Hz.Peygamber, aile hayatını adeta dünyada cennet bahçelerinden bir bahçe haline dönüştürmüştür. Örneğin Hz.Peygamber (sav) bir hadislerinde; “cennet annelerin ayağı altındadır.” (Azizi, Muhammed b.Şeyh İbrahim, es-Siracu’l-Münir Şerhu Camiu’s-Sağir, Mısır, 1312, II, 199) buyurmaktadır.

Hz.Peygamber, ailede karı koca arasında karşılıklı sevgi ve saygı esasını getirmiştir. Nitekim Yüce Allah bu hususta “Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peydâ etmesi de O’nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.” (Rum, 30/21) buyurmaktadır.

Dünya ve ahiret mutluluğunu hedef alan dinimiz, toplumun en önemli temeli olan ve nikâh akdiyle kurulan aileyi, sevgi ve saygıya dayanan bir kurum olarak nitelendirmektedir. Karşılıklı sevgi, saygı ve merhamete dayanan bir aile düzeninde huzur ve mutluluk vardır. Sevgi ve saygının olmadığı ailede mutluluktan ve huzurdan söz etmek mümkün değildir. Nitekim yukarıdaki ayette, eşler arasında var olan sevgi, saygı ve derin dostluk, ‘Allah’ın yüceliğini gösteren ayetler’ olarak nitelendirilmektedir.

Hz.Peygamber (sav), eşler arasındaki sevgi ve saygıyı da imanla irtibatlandırarak, “imanı en mükemmel olan mümin, ahlâkça en güzel olandır. Sizin en hayırlınız da eşlerine en güzel davrananızdır.” (Ahmed b.Hanbel, el-Müsned, IV, 47) buyurmuştur.

Kur’an-ı Kerim, aile reisliği yetki ve sorumluluğunu, erkeğe vermiştir. (Bkz., Nisa, 4/34) Ailede erkek, eşine ve çocuklarına bakmakla yükümlü ve sorumlu hale getirilmiştir. Ancak erkeğe verilen bu aile reisliği, ona ne surette olursa olsun kadın üzerinde bir baskı ve zorbalık yapma hakkını vermemektedir. Erkekler artık hanımlarını hor görüp aşağılayamayacaktır. Onlara iyi muamele edecek onların her türlü ihtiyaçlarını karşılayacaklardır. Yüce Allah, “eşlerinizle iyi geçininiz.” (Nisa, 4/19) buyurmaktadır. Hz.Peygamber Efendimiz de bu hususta: “Sizin en hayırlınız kadınlarına karşı güzel davrananızdır. Ben bu konuda size en güzel örneğim.” (Tirmizî, Rada, 11) buyurmakta ve kendisine: ‘iyilik etmeme en layık kimdir? ey Allah’ın Rasulü!’ diye soran bir sahabiye, Sevgili Peygamberimiz, üç defa “annendir” cevabını vermiş, dördüncüde ise, “babandır” demiştir. Yine en faziletli amelin ne olduğunu soran bir sahabiye de: “En faziletli amel, anne ve babaya iyi ve güzel davranmaktır.” buyurmuştur. Bu hususta Yüce Allah’ın Kur’an’da birçok emri bulunmaktadır. Onlara örnek olarak birkaç tanesini burada zikredecek olursak:

“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine "of!" bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.” (İsra, 17/23)

“Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz; (aksine) biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç, takvâ iledir.” (Taha, 20/132)

Bu konuda da insanlar, haklarını ve sorumluluklarını yerine getirip getirmedikleri hususunda Allah’a karşı sorumludurlar. Malın, mülkün, servetin, çoluk ve çocuğun fayda vermediği o çetin gün olan hesap gününde insanlar, Allah’a bütün bunların hesabını vereceklerdir. O halde bu şuurda olarak ailevî sorumluluklarımızı bilip yerine getirmek ve ailevî ilişkilerimizi devam ettirmek zorundayız.

İslam, çok evliliğe bir sınır getirmiş, aileyi esas itibarıyla tek evlilik üzerine kurmuş ve özendirmiştir. Belirli şartlarda erkeğin dörde kadar evlenmesine ise izin vermiştir. Ancak dörde kadar evliliği de eşler arasında eşit ve adaletle davranma şartına bağlamıştır. Nitekim bu hususta Yüce Allah “Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdir de) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size helâl olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır.” (Nisa, 4/3) buyurmaktadır.

Hz.Muhammed (sav)’in Aile Modeli:

Burada Hz.Peygamber Efendimizin takdim etmiş olduğu Müslüman aile modelinden de bahsetmek istiyorum.

1.Her şeyden önce aile, karşılıklı anlayış, sevgi ve hoşgörü üzerine kurulmalı, şehevî ve maddî menfaatler üzerine kurulmamalıdır.

2.Evlenmede dindarlığın esas alınması gerekir. Nitekim Hz.Peygamber (sav) bu hususta şöyle buyurmuştur: “Kadın dört şey için nikâh edilir. Malı, soyu, güzelliği ve dini. Siz dindar olanı tercih ediniz ki, elleriniz hayır görsün.” (Bkz., Buhârî, Nikah, 15; Ebû Dâvûd, Nikah, 2; İbn Mâce, Nikah, 6; Nesâî, Nikah, 13; Dârimî, Nikah, 4; Mâlik, Muvatta, Nikah, 21.)

Yani evlenecek olan eşler, eş seçiminde yukarıda zikredilen bu dört özelliği göz önünde bulundurmalıdırlar. Bu özelliklerin hiç birini aramayan eş yoktur denilebilir. Günümüz itibariyle bunların içinde en az rağbet gören özellik de dindarlıktır. Hâlbuki eş olarak seçilecek kadın ve erkeğin tercihe şayan olan özelliği dindarlık olmalıdır. Hadis-i şerifte bu özellik en son olarak zikredilmiştir. Bunun hikmeti ise, halkın genellikle ilk üç özelliğe gösterdikleri rağbetin yanında özellikle son hususa da önem verilmesine işaret etmektir. Evlenilecek eşte aranan en önemli hasletin eşin dindarlığı olmalıdır. Diğer özellikler tali derecede sayılabilir. En mükemmeli ise dört özelliğinde bir arada evlenecek eşlerde bulunmasıdır.

Abdullah b.Amr (r.a)’dan rivayet edilen bir başka hadis-i şerifte Rasulullah (sav) malın ve güzelliğin getirebileceği kötü sonuçlara dikkati çekerek, evlilikte dindarlığın diğer özelliklere tercih edilmesini tavsiye etmiş ve şöyle buyurmuştur:

“Sırf güzellikleri sebebiyle kadınlarla evlenmeyin. Çünkü güzelliklerinin onları (kibir ve gurur sebebiyle) alçal­tacağından korkulur. Onlarla sırf mal ve mülkleri sebebiyle de evlenmeyin, zira mal ve mülkün onları azdıracağından kor­kulur. Fakat onlarla dindarlıklarından dolayı evlenin. Yemin ol­sun, burnu kesik, kulağı delik siyahî dindar bir köle (dindar olmayan hür kadınlardan) daha üstündür.” (İbn Mâce, Nikah, 6.)

Ebu’l-Esved ed-Düelî, çocuklarına şöyle deyip övü­nürmüş: “küçüklüğünüzde, büyüklüğünüzde ve doğumunuz­dan önce size iyilik ettim.” Doğumlarından önce kendilerine nasıl iyilik ettiğini soran çocuklarına: “Size, sövülmeyecek anne seçtim.” demiştir. (Ahmed el-Gandur, el-Ahvâlu’ş-Şahsiyye fi’t-Teşrî’i’l-İslâmiyye, Kuveyt, 1972, s.27; Ateş, Süleyman, Kur’an’a Göre Evlenme ve Boşanma, s.5.)

Dinimiz, evleneceklere dindar eş arama hususunda ısrarlıdır. Bu hususa ayet-i kerimede de yer verilmiştir. (Bakara, 2/221.)

3.Aile bireyleri birbirlerine daima dua etmelidir. Bu konuda Kur’an’da bizlere güzel dua örnekleri takdim edilmektedir. Nitekim müminlerin özelliklerinden bahseden bir ayette Yüce Allah:

“(Müminler): Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl! derler.” (Furkan, 25/74) Yine Zekerya (as)’ın dilinden başka bir dua örneği de şöyledir: “Orada Zekeriyya, Rabbine dua etti: Rabbim! Bana tarafından hayırlı bir nesil bağışla. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin, dedi.” (Al-i İmran, 3/38)

4.Aile fertleri birbirlerine daima iyiliği tavsiye etmeli, kötülüklerden de sakındırmalıdır. Nitekim Yüce Allah, “Ey İnananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyunuz...” (Tahrim, 66/6) buyurmaktadır.

5.Aile içi problemler, dua, sabır, karşılıklı anlayış ve kanaatle çözülmeye çalışılmalıdır. Bu hususta da Yüce Allah: “Eşlerinizle iyi geçininiz. Şayet onlardan hoşlanmayacak olursanız, olabilir ki bir şey sizin hoşunuza gitmez de Allah onda bir çok hayır takdir etmiş bulunur.” (Nisa, 4/19) Bu ayet, aile kurumunu ayakta tutmak için çok önemli bir prensibi getirmektedir. Evliliğin başında kişinin eşinin, gerek güzellik, gerek ahlâk bakımından bir takım eksiklikleri olabilir. Ancak ona iyi yönlerini ortaya koymaya fırsat vermek gerekir. Kadına bu fırsat verilmeden hemen küçük bir yanlışlıkta boşamaya girişmek doğru değildir.

6.Hz.Peygamber’in aile modelinde şiddete kesinlikle yer yoktur. Hz.Peygamber (sav) efendimiz de aile hayatında bazen çeşitli problemlerle karşılaşmış fakat Hz.Muhammed (sav) problemleri çözmede asla şiddete başvurmamıştır. Örneğin İfk olayında çıkan iftiraya dayalı sözlere rağmen Hz.Peygamber (sav), Hz.Aişe validemize kötü davranmamıştır.

Bir defasında eşlerinden bazıları O’ndan dünyevî bazı şeyler istemiş, Hz.Peygamber onlara yine kötü davranmamış sadece bir rivayete göre, bir aya yakın bir süre (29 gün) aile içinde biraz soğukluk olduğu, eşleri hatalarını anlayınca meselenin tatlılıkla çözüme kavuşturulduğu bilinmektedir.

7.Hz.Peygamber’in aile modelinde kadın, kocası karşısında kendine has bir kişiliğe sahip olduğu gibi ekonomik olarak ta bağımsızdır. Kendi mal ve servetini İslamî ölçüler içerisinde dilediği gibi değerlendirme, harcama ve tasarruf etme yetkisine sahiptir.

8.Ailede boşanma en son müracaat edilecek bir husustur. O da karı koca evlilik ilişkisini devam ettiremeyeceklerine kesin karar verirlerse ve onlar için birlikte yaşamak artık çekilmez hale gelirse bu durumda boşanmaya müracaat edilebilir. Bu konuda Hz.Peygamber (sav) “boşanma, Allah’ın hoşlanmadığı helallerden biridir.” (Ebu Davud, Talak, 3; İbn Mace, Talak, 1) buyurmaktadır.

Netice olarak diyebiliriz ki, İslam dini fıtratın bir gereği olan evlenmeyi, sağlıklı nesiller yetiştirmeye vesile olan aile müessesesinin kurulmasını gerekli ve önemli bulmuş ve karşılıklı sevgi ve saygı esasına dayanan, hak ve sorumluluklarının bilincinde olan mutlu bir aile yuvasının oluşturulmasını hedeflemiştir. Gençleri evlenmeye ve aile kurmaya davet eden Sevgili Peygamberimiz de yaptığı mutlu evliliklerle bizlere her konuda olduğu gibi bu konuda da en güzel örnek olmuştur. Gayri meşru ilişkilerin alabildiğince yaygınlaştığı ve özendirildiği günümüzde kendimizi ve çocuklarımızı korumaya alabilmemizin en güzel yolu mutlu bir aile yuvası olduğunda şüphe yoktur.