Muhammed Mustafa SAV

Muhammed Mustafa SAV

Muhammed Mustafa SAV
Anasayfa e Kitap Hayatı Fotoğraflar Kitaplar Linkler Ses Nükteleri Şiirler Yazılar Ziyaretçi Salavat English
efendimemektup

Efendim'e Mektup

Şeyma EMZİKLİ

1.11.2004 - Yeni Asya Gazetesi

 

Sultanım... Candan ötesin bana. Zaten neye yarar ki canım sana adanmamışsa? Bu kalp adını anmıyorsa neye yarar?

Gözyaşlarım isyana durmak üzereydi.

“Bilmiyor musunuz O’nun için akıyorsunuz?” dedim. Her gözyaşım tebessüm etti.

Sultanım... Varlığın geliyor aklıma. Ve olmayışının hüznü çoraklanıyor varlığıma.

Ahu misâl gözlerinden göremedim hayatı. Billûr sözlerini hiç duymadım ben. Görmeden sevdim ve yandım görmeden...

İşte ellerim Efendim! Menhus düşüncelerimin faili... Sana uzatıyorum. Kızaran yüzümü bu ellerle kapatmaktan yoruldum. İşte tüm varlığımla varlığına teslim oluyorum.

Hani Bedir’den sonra esirlerin inlemesi seni rahatsız etmişti. Öyle şefkatliydin ki esirler bile nasiplenmişti şefkatinden. Ama benim ellerimi çözme Efendim! Hatta biraz daha sıkı bağla. Bu bağlılıkla özgürlüğü tadayım. Efendim “Kölem” der misin? Siler misin gözyaşları mı? Karşılar mısın selâmı mı? Seni seviyorum efendim! Kabul buyurur musun sevdamı?

Günahkâr se-simden utanıyorum. Korkuyorum geri çevrilmekten. Ama rahmetin var, şefkatin var. Af diliyorum. Rabbimin buyruğuna bağlı affedilmem, biliyorum.

Ey Habîb-i Kibriyâ! İşte gözyaşlarım, işte varlığım ve işte hayatım. Hepsi sana, hepsi senin için... Yine ağlıyorum, çok özledim Efendim. İşte kulağımda “Kardeşlerim!” deyişin...

Buyur Efendim...

Ayak sesleri geliyor göklerden… Misk-ü amber yağdırıyor bulutlar… Her yerde kokun, her yerde gül ahvali var… Ve Efendim, sen geçiyorsun gönlümden ve ben gidiyorum benden…

Sessizleşiyor mahlûkat, yıldızlar ışığından utanıyor… Çünkü senin gözlerin şefkatle onlardan daha güzel parlıyor. Senin yüreğin iman nuru ile gönülleri aydınlatıyor. Hayata asıl anlamını yükleyip yürekleri o Yüceler Yücesi’nin yolunda olmaya hayran bırakıyor. Ay sana yakın olmaya çalışsa da hicabından bulutun arkasına gizleniyor. Bulut bu ağır gizlenmeyi kaldıramayarak semadan nazlı nazlı toprağa süzülüyor. Her gonca özlemle bu damlaları mecz edip sen gibi kokmak istiyor.

Bense özlüyorum… Ama seni düşünürken her şeyi unutuyorum. Zaman duruyor, mekân duruluyor, tüm sesler sükût ediyor ve yine zamana gözlerin hükmediyor; yine zamana gözlerinden süzülen aşk hükmedi-yor. Bu aşk hiçbir şeye benzemiyor. Seni Sidre-i Münteha’da yürütürken ümmetin yüreğini adımlarına bağlıyor.

Senin yurdunda güneş ısıtıyor, ışıtıyor ama terletmiyor. Çünkü o aşkın ateşiyle her gönül yanıp kavruluyor. Aşk ateşi seni her an daha fazla aratıyor Efendim…

Bir yudum su içiyorum; sen kokuyorsun. Ama ben seni hiç görmedim, ben kokunu hiç hissetmedim. Ne daha önce varlığından haberdardım, ne de varlığıma sebep olduğundan… Bunları bilmiyordum ama zannımca o zaman ben de yaşamı-yordum. Ne zaman kalbim adınla atmaya başladı, hayatı anlar oldum. Hangi vakit gözyaşlarım sana doğru aktı işte o zaman nefes alıyordum. Ben daha önce yoktum ama şimdi yaşıyorum, hissediyorum, hiç görmedim ama Efendim şefaatine ölesiye muhtacım.

Yağmur yağıyor. İliklerime kadar ıslanıyorum. Kirpiklerimdeki damlalar görüş açımı daraltırken yağmurda kokladığım sen, gönül penceremi aydınlatıyorsun. Efendim yağmur yağıyor, yağmurda özlemin yüreğime doluyor. Çünkü yine yağmurlar sen kokuyor. Hani daha küçücük bebektin. Kuraklık olduğunda gözlerinle gökleri süzerdin ve merhametiyle Rabbim yağmurlar gönderirdi ya… Yani gökleri de senin muhabbetin harekete getirirdi… Yüreğime hükmet istiyorum Efendim… Gözlerim gökler gibi süzülsün de silsin istiyorum senden uzak kalarak yaşadığım sancıları ve gül koksun istiyorum gözyaşlarımın süzüldüğü yanaklarım.

Ve yağmur diniyor, ama ben hâlâ yağmuru kokluyorum. Yağmurdaki kokun yüreğime öylesi işlesin ki benden hiç gitme istiyorum. Hafif bir meltem başlıyor sonra, kimbilir nere-lerden geliyor? Hangi sevdalı çiçeğin gönül okşayan sadasını taşıyor? Hangi güvercinin annelik sancısıyla dolaşıyor? Bilmiyorum ama hepsinin seni şefkatle yaratan Rabbimin emrinden olduğunu bilmek seni daha çok özletiyor. Her meltem, aklımda sen varken Cennet rayihası hissettiriyor. Her geçen an beni sana daha çok yaklaştırıyor ve yakın olduğunu bilmek dünya zindanında güneş bulmuş gibi rahatlatıyor. Bu sürgünde bir nefeslik huzur veriyor. Efendim biliyorum ki hoşnutluğun razı edecek Rabbimi. Senin memnuniyetin celbedecek Onun sevgisini. Öyleyse önce sen râzı ol Efendim ve O’nun rızasına ben bu yolla ereyim. Ey Sevgili doğ ki ömrüme daha fazla kararmasın dünya zindanım benim…