Muhammed Mustafa SAV

Muhammed Mustafa SAV

Muhammed Mustafa SAV
Anasayfa e Kitap Hayatı Fotoğraflar Kitaplar Linkler Multimedya Nükteleri Şiirler Yazılar Ziyaretçi Salavat English
Muhammed Mustafa SAV-Adsız

Adsız

Eymen Erdem Akça

23.12.2014


Utanmaz hayallerin koynunda geçen gecem
Senden uzak olsaydım... neylersin ki olamam
Beynimi kemiriyor ' ölüm ' denen bilmecem
Susuz yaprak misali kavruldum ah gülemem

Ne yaman bir çileyi yükledim yüreğime
Susturdum akl u fikri yandırdım ah u zarı
Yumak yumak efkarla yüreğim lime lime
Ses edemem kimseye esti ecel rüzgarı

Uyanılmaz uykuya kanat açtım, uçarım
Fersiz gözlerim yanar...kan çanağına döner
Gündüz benden uzakta ben geceden kaçarım
Uçsuz bucaksız çölde yıldızlar yanıp söner

Gözlerim dalar gider namütenahilere
Kulağımda bir sehhar sesin müthiş yankısı
Tuh'lar karışır bana gelen ilahilere
Yüreğimde öteye uzanmanın şarkısı

Sütbeyaz hayallerin karanlığa dalışı
İnci sözlü güzelin kapısına uzanış
Postacının kapıyı apansızın çalışı
Ve bir anda dünyanın bittiğine uyanış

Gönüllere işleyen yakıcı nağme yağmur
Çisil çisil yağanda toprak yanar, tutuşur
Sessiz,derinden işler...toprağı eyler hamur
Bin çeşit çiçek biter...mezarımda buluşur

Süzülür yağmurlarla yeryüzüne bir rahmet
Takati kesilmişe güç kuvvet bağışlanır
Her damlada aleme yayılır bir merhamet
Arşa açılan eller icabla karşılanır

Dua dua yükselen intizardır semaya
Körpecik filizlerin toprağı yarışıyla
Nurlar tecelli eder secde eden simaya
Gayrıyı arda atıp secdeye varışıyla

Ateşlerden kurnalar yıkarken günahları
Bir sessiz sitem gider Hakka mümin kulundan
Tevekkülle sabr eder içe atar ahları
Şükür sözü yükselir hüsn-i zanla dilinden

Sözü hak özü doğru yolu hoş olan Nebim
Sensizliğe dayanmak cehennemden de beter
Bedenim yanar durur sensin benim tabibim
Gelip beni kurtarsan...çektiğim çile yeter

Ne dünyam ne de ukbam sensiz olsun istemem
Sensizliğe alışkın değilim ah Efendim
Gözüm orda da senden ırak kalsın istemem
Kör olası gözüme senle sabah Efendim

Canı bedeni atıp sana koşup geleyim
Yüreğimle,özümle emrindeyim Efendim
Sende olan şefkati ah ben nerde bulayım
Gel ne olur Efendim gel ki artık tükendim

Hasta bir beden ile tutunmuşum hayata
İpincecik bir yolda adım adım yürürüm
Takat getiremem vah ölüm üzre biata
Getiremesem bile cismi yolda sürürüm

Ver elini Efendim sana biat edeyim
Susuz çeşme gibiyim ama senle akarım
Ver elini de artık elin elde gideyim
Aktığım ovalarda cemaline bakarım

Kokunu duyan güller sana hayran olacak
Gül-ü Mücemmilsin gel senle hayat bulalım
Sensizliğe dayanmaz ne hanüman ne ocak
Gel ne olur Sevgili sana kurban olalım

Yollar sana çıkmazsa sapalardan gelirim
Dağlar yol olur bana ağaçlar eğilirler
Sen beni bulmasan da ben hep seni bulurum
Senden bana selamla ebabiller gelirler

Yol sorarım buluta nerde benim Sevgilim
Adı neydi bir bilsem seni gölgeleyenin
Sende meknundu irfan senle bilindi hilim
Başım kaldırım taşı adını söyleyenin

Ruhumda bir helecan yoksa geliyor musun
Ah ne çok özlemişim gelişini Efendim
Beni de benden iyi bilmem biliyor musun
Firakın ateşiyle dergahına gelendim

Hilal el sallar bana seni görecek diye
Yıldızlar göz kırpıyor sanki müjdeliyorlar
Nüzulün şeref bana görünüşün hediye
Ne diyeyim Efendim halimi biliyorlar

Kaç gece baktım göğe hangi yıldızdasın ey
Kızıl bir yıldız sordum gören var mıdır diye
Bir gece vakti doğup... denmiş Ahmed doğdu hey
Bir süre kaldı... sonra gidiverdi geriye

Ağladık sizin gibi yıldızı battığında
Anladık ki dünyadan ötelere yol aldı
Ne kadar mesrur idik bizlere baktığında
Ona meftunuz bizler vaslımıza az kaldı

Özümüze yerleşmiş bir çınar gibi sevgin
Gün be gün boy atıyor kuşatıyor gönlümü
Alevleri yakmakta elindeki mendilin
Senle tattık hayatı senle sevdik ölümü

Gönlümüzü yeşertip abad eyledin ey can
Hep münkesir gönüller seninle sükun buldu
Bizler durgun su idik senle bulduk heyecan
Sensizliğin elemi nüzulünle yok oldu

Güneşten kopup gelen her şua seni arar
Aya doğru uluyan çakalların virdi sen
Gece yarılarında gönlü bir hüzün sarar
İsyankar yüreklerin onulmayan derdi sen

Ne zaman bitecek bu yüreklerin çilesi
Ne zaman sana erer hasretinden yananlar
Bilmez gibisin sanki çekilenler ölesi
Vuslatını bekliyor seni şevkle ananlar

Gönlümüzden yol açıp sana doğru gelendik
Sensizlik alışılmaz...alışamadık gitti
Saadet rüyasını yalnız senle bilendik
En umutsuz anlarda sevgin ye'si eritti

Tutunduk dört bir elle getirdiğin kelama
Tutunduk ve kurtulduk hayatın çilesinden
Gönlümüzü kuşatan o amansız alama
Çaldık şükür kılıcı hamdler kafilesinden

Suskun diller seninle şakırlar bülbül gibi
Nerdesin ey kalblerin enisi ve celisi
Duyulur her bir yanda rayihan sümbül gibi
Dünya bizim delimiz...biz yolunun delisi

Her bahar geldiğinde açıverir gonca,gül
Sen güllerin şahısın ne zaman açacaksın
Güllerin etrafını çevirdiğinde bülbül
Güller koku saçarmış sen ne gün saçacaksın

Ruhumuzu mest eden o müzeyyen hayalin
Gönlümüzü bast eder sana doğru yol açar
Senin aşkınla yanan, sana giden her halin
Şevkinden cümle günah ademistana kaçar

Çürüyor bahçelerde çiçeğe gebe tohum
Arıyor her bir yerde seni özden sevenler
Bir yed-i rahmet bekler ezelden beri ruhum
Sana hasretle yanar yanar tüter divanlar

Her kaside sanadır her mersiye sen kokar
Her beyitte bir övgü her dörtlükte bin bir ah
Damla damla dünyanın günahlarını yıkar
Sana dökülen yaşlar Saba esse her sabah