Muhammed Mustafa SAV

Muhammed Mustafa SAV

Muhammed Mustafa SAV
Anasayfa e Kitap Hayatı Fotoğraflar Kitaplar Linkler Ses Nükteleri Şiirler Yazılar Ziyaretçi Salavat English
En Sevgili

 

En Sevgili

 

Ramazan Balcý

 

Risale Haber - 15 Þubat 2011

(Mevlüd kandilinizi tebrik ederim)

Aziz kardeþlerim herkes sevgiliyi anlatýr. Ama Leyla’ya Mecnun’un gözü ile bakmayanlar onda bir þey göremezler.

Sözlerine  “Aiþe binti Ebubekir Habibetü Habîbullah” (Ebubekir Kýzý Aiþe, Habibullahýn Sevgilisi) diye baþlayan mü’minlerin annesinden “En Sevgiliyi” dinleyelim. (1)

 

“Yusuf’u gördüklerinde bu bir melektir diyen kadýnlar

Benim efendimi görselerdi hançerlerini kalplerine saplardý.” (2)

 

Bahar bahçelerine doðan güneþle, her bir parça toprakta ayrý ayrý renk ve kokularda çiçekler açar. Bu çeþitlilik güneþle toprak arasýndaki cilveleþmenin dýþa vuran yansýmalarýdýr.

Vefatýnda yüz bini aþkýn sahabe býrakan kainat güneþi, her birinde ayrý bir renk, ayrý bir þahsiyet býrakýp gitti. Hz. Aiþe’de O’nun cemalini görmek, kemalata aþýk ruhlar için, bir ayrý bir saadet olsa gerektir:

“Allah Rasülü (sav) çok yakýþýklý ve alýmlý idi. Mübarek yüzü ayýn ondördündeki dolunay gibi parlardý. Orta boydan daha uzunca, uzun boydan biraz kýsaca, baþý büyük saçý dalgalýydý. Saçlarý kendiliðinden iki yana ayrýlýrsa öylece býrakýr toplamaz, bir tarafa meylederse de olduðu gibi býrakýrdý. Saçlarýný uzattýðý zaman kulak memelerini geçerdi. Beyaz renkli ve geniþ alýnlýydý. Gür kaþlarýnýn arasýnda öfkelendiði zaman kabaran bir damar vardý. Gayet güzel burunluydu ve kaþlarýna yakýn kýsmýnda hafif bir yükseklik, parlayan bir nur vardý. Dikkatli bakmayan kimse O’nu hafifçe kývrýk burunlu zannederdi. Gür sakallý, iri gözlü, düz yanaklý, geniþ aðýzlýydý ve gülümsediði zaman inciler gibi parlayan diþleri vardý. Boynu sanki gümüþten bir huzmeydi. Endamý ve azalarý uyumlu olduðu gibi etleri asla sarkýk deðildi. Karný ile göðsü ayný hizadaydý. Ýki omuz arasý geniþ omuz kemikleri kalýn idi. Genel olarak kýlsýz beyaz tenliydi. Ancak boðazýn bittiði yerden göbeðe kadar iplik gibi uzanan kýllarý vardý. Göbek kýllarý da inceydi. Ýki memesi ve karný kýlsýz, kollarý, omuzlarý ve göðsü hafif kýllýydý. Bilekleri uzun, el ayasý geniþ, el ve ayak parmaklarý kalýncaydý. Ayak altý çukur, üst kýsmý düzdü. Üzerine bastýðý zaman hafifçe yayýlýrdý. Ölçülü ve dengeli bir yürüyüþe sahipti. Acelesiz, vakur fakat süratli, sanki yokuþ aþaðý iniyormuþ gibi rahat yürürdü.

Dönerken tüm vücuduyla dönerdi. Gözleri yere bakar bir durumda olurdu. Yere baký göðe bakýþýndan daha uzun olurdu. Anlamlý bakardý. Yürürken ashabýný önüne alýr, rastladýðý insana ilk selamý o verirdi.

Hüzünlü bir hali vardý, daima düþünceli olur, rahat yüzü görmezdi. Uzunca sessiz durur, gereksiz yere konuþmazdý. Konuþurken kelimeler aðzýnýn içini doldururdu. (konuþmasýna önem verir yarým aðýzla konuþmazdý) kelamýnda fazlalýk ya da noksanlýk bulunmazdý. Özlü söyler, veciz konuþurdu. Haþin deðildi hiç kimseyi küçümsemezdi. Az da olsa nimete önem verirdi.” (3)

 

“Resulullah yüz olarak insanlarýn en güzeli idi. Renk olarak en nurlusu idi. Hiç kimse onun güzelliðini anlatamaz, ancak O’nun yüzü Bedir gecesinde aya benzetilebilirdi. Yüzünde inci taneleri gibi terler birikirdi. Bunlar miskten daha güzel kokardý”. (4)

“O aþýrý uzun deðildi. Kýsa boylu da deðildi. Yalnýz baþýna yürüdüðü zaman orta boylu olarak nitelenebilirdi.

Ýnsanlar O’nunla beraber yürüdüklerinde ancak omuz hizasýnda kalýrlardý. O’ndan ayrýldýklarýnda yine uzun görünürlerdi.

Ýnsanlar arasýnda bir yere oturduðunda, O’nun omuzlarý diðer bütün oturanlarýn omuzlarýndan daha yüksek görünürdü.

Sevinçli olduðunda yüzünün kývrýmlarý ýþýl ýþýl nur saçardý.

O’nun saçlarý kulaklarýnýn yarýsýna kadar inerdi. Kulaklarýný aþmayan gür saçlarý vardý. (5)

“Ayakta ip eðiriyordum. Nebi nalinini dikmek için çabalýyordu. Baktým mübarek alnýnda terler toplanmýþ yanaklarýndan süzülüyor, ter damlalarýndan nurlar saçýlýyordu. Cemalinin güzelliði karþýsýnda þaþýrýp kalmýþým. Bana baktý, “ne oldu sana” dedi.

Dedim, “Alnýn terlemiþ, damlalarý nurlar saçýyor. Þayet Ebu Kebir el-Huzelî, seni görseydi; ‘Aydýnlýk yüzünün gülümsemelerinde ortaya çýkan nurlarýn izlerine baktýðým zaman: O’nu emzirenin her türlü hayýz lekelerinden, fesattan ve emzirme ayýplarýndan uzak olduðu görünüyordu’ beytine senin daha layýk olduðunu anlardý dedim.

Rasullullah ellerindekileri yere býraktý. Ayaða kalkýp yanýma geldi. Ýki gözümün arasýndan öptü ve “Allah sana hayýrla karþýlýk versin ya Aiþe! Senin bu sözüne sevindiðim gibi daha önce hiç bu kadar sevindiðimi hatýrlamýyorum” dedi. (6)

Onu kahkaha ile gülerken hiç görmedim, hoþlandýðý bir þey karþýsýnda ancak tebessüm ederdi. (7) Öfkelendiðinde ekseri sakalýný sývazlardý. (8)

Geceleri de gündüz gördüðü gibi görürdü. (9) “Benim gözlerim uyur kalbim uyumaz ey Aiþe” derdi. (10) Iþýkta gördüðü gibi karanlýkta, gündüzde gördüðü gibi gece de görürdü. (11)

Az da olsa devamlý yapýlan ibadet O’na sevimliydi. (12) Ramazan’ýn son on günü girince ehlini uyandýrýr, geceleri ihya eder (uyanýk kalýr), gömleðini baðlardý.

Hz. Peygamber cemaatin huzuruna çýkacaðý zaman saçlarýný, sakalýný tarardý. ‘Ya Rasulallah niye böyle yapýyorsun’ derdim. ‘Allah kullarýndan kardeþinin yanýna çýkarken güzelleþenleri sever’ buyururdu.

Resulullah, yanýnda oturan bir kimse onlarý ezberleyecek þekilde tane tane konuþurdu. (13)

Resulullah kötü söz söylemez çirkin iþ yapmazdý. Sokakta baðýrmaz, kötülüðe kötülükle karþýlýk vermezdi. Ancak affeder, vazgeçer ve geniþlik verirdi. (14) Resulullah duada kýsa fakat cami’ manalar ifade eden sözleri severdi. (15) “Bazen mizah yapar ancak yine de gerçeði söylerdi.” (16)

Resulullah’ý hiçbir zalime yardým ederken görmedim. Bir haddin uygulanmasýnda, Allah’ýn koyduðu hudut çiðnendiðinde insanlarýn en þiddetlisi idi. Bunun dýþýnda iki emir arasýnda serbest býrakýlmýþsa kolay olaný tercih ederdi. (17)

Hiçbir ferdin ahlaký Resulullah’tan daha güzel deðildi. Ashabýndan ya da ailesinden birisi O’nu çaðýrmaya görsün O hemen “Lebbeyk” buyurun derdi. Bunun için Kur’an (Allah Azze ve Celle) O’nun þanýna “Muhakkak ki sen büyük bir ahlak üzere yaratýldýn” buyurmuþtur. (18)

(Ona ‘Ey Mü’minlerin annesi Rasulullah’ýn ahlaký nasýldý’ diye soruldu)

O’nun ahlaký Kur’andý. Siz Mü’minîn suresini okumuyor musunuz? (19)

“Gerçekten müminler kurtuluþa ermiþtir; Onlar ki, namazlarýnda huþû içindedirler; Onlar ki, boþ ve yararsýz þeylerden yüz çevirirler; Onlar ki, zekâtý verirler; Ve onlar ki, iffetlerini korurlar; .... onlar ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler; Ve onlar ki, namazlarýna devam ederler. Ýþte, asýl bunlar Firdevs'e vâris olacaklar ve bu kimseler, orada ebedî kalýcýdýrlar.( Mü’min, 1-12)

O Tevrat’ta “Muhammed Allah’ýn Resulüdür. O’nun ismi Mütevekkildir. Kötü kalpli, sert ve sokakta baðýrýcý deðildir; Ýncil’de ise: Kötü kalpli, sert ve sokakta çýðýrtkan deðildir. Kötülüðe O’nun benzeri ile karþýlýk vermez bilakis affedici ve baðýþlayýcýdýr” þeklinde tarif edilmiþtir. (20)

Ýki emir arasýnda muhayyer kalýnca, günah olmadýkça kolay olaný tercih ederdi. O iþ günah olursa O’na karþý insanlarýn en uzaðý Resulullah idi. O nefsi için intikam almaz ancak Allah’ýn koyduðu hududun çiðnenmesi durumunda O’ndan Allah için intikam alýrdý. (21)

Resulullah gecelerde içi kuru otla doldurulmuþ, deriden bir yatak üzerinde uyurdu. (22)

Rasulullah (S.A.V) arkadaþlarýnýn yanýna kötü kokular saçarak çýkmaktan hoþlanmazdý. Gecenin sonu da olsa güzel bir koku sürünür, öyle çýkardý. (23)

Rasullullah için en güzel koku öd aðacý kokusu idi. (24)

O’nun bir sürme tasý vardý. Uyumadan önce her iki gözüne sürme çekerdi. (25)

Baþýný sidr ile yýkar ve hafif kokulu misk sürünürdü. (26)

Baþýný evin sakfýna (ya da gök kubbeye) kaldýrdýðýnda “Allah’ým seni tesbih ederim, hamd Sanadýr ve Senden baðýþlanma diler, affýna sýðýnýrým” derdi:

‘Bunlar nedir’ derdim.

‘Ben bununla emrolundum’ derdi. (27)

Gecenin evvelinde uyur; ahirinde uyanýk olurdu. (28)

Onun iki elbisesi vardý. Cuma günleri giyinirdi. Sonra çýkarýr beraber katlardýk. (29)

Allah bana farzlarýn ikamesini emrettiði gibi insanlara karþý müdarayý da emretti derdi. (30)

O’nun hastalýktan çektiði elemden daha þiddetli bir elem görmedim. (31)

O, taze kavunu severdi. (32)

O’ndan daha çok istiþare eden bir kimse görmedim. (33)

Þiddetli bir kýþ O’na vahiy inerken gördüm: Vahyin aðýrlýðý ile, alnýndan terler boþanmak için sanki anlý çatlayacaktý. (34)

Rasulullah her yýl bir defa Kur’an’ý Cibril’e okurdu. Vefat edeceði yýl iki defa okudu.

O’ndan bir þey istendiðinde O’nu asla geri çevirmezdi. (35)

“Ya Rasulallah sana feda olayým. Bir yere dayanarak (yaslanarak) yesen ya? Böylesi senin için daha kolaydýr” dedim. O alný yere deðecek kadar baþýný yere eðdikten sonra, bana:

“Hayýr belki bir kul gibi yiyecek ve bir kul gibi oturacaðým, dedi. (36)

“Sevdiði bir þeyi gördüðü zaman ‘verdiði nimetlerle güzellikleri tamamlayan Allah’a hamd olsun’ derdi.” (37)

O’nun sözleri tane tane idi. Dinleyen herkes anlardý. Aynaya baktýðýnda “Allah’ým yaratýlýþýmý güzelleþtirdiðin gibi ahlakýmý da güzelleþtir” derdi. (38)

Uyumak istediðinde Muavizeteyn surelerini okur, avucuna üfler sonra vücuduna sürerdi.

Hayra yormaktan ve tefe’ülden hoþlanýrdý. (39)

Her þeye saðdan baþlamayý severdi. -Hatta adýmýný atarken ve bir yere girerken- (40) Rasulullah bir hastayý ziyaret ettiðinde elini aðrýyan yere koyar “Bismillah bir þey yok” derdi. (41)

O, hediyeleri kabul eder ve onlara karþýlýk verirdi. (42)

Takvadan baþka hiçbir þey O’nun yanýnda insanýn þerefini ne azaltýr ne de eksiltirdi. (43)

O’na hoþlanmadýðý bir söz ulaþtýðý zaman ‘sen þöyle þöyle söylemiþsin’ demezdi. ‘Bazýlarýna ne oluyor ki þöyle þöyle söylüyorlar’ derdi. (44) Ýki öðün yemek yese bunlardan biri mutlaka hurma olurdu. (45)

O’nun en çok sevdiði içecekler, soðuk ve tatlý olan içeceklerdi. (46)

Ben ay hali olduðum halde Resulullah baþýný kucaðýma kor Kur’an okurdu. (47)

Vefat hastalýðýnda bana þöyle dedi:

“Ya Aiþe Hayber’de yediðim yemeðin acýsý kaybolmadý. O anda zehrin þiddetinden kalp damarlarýmýn koptuðunu hissettim.” (48)

DÝPNOTLAR:

1-Et-Teratibü’l-Ýdariyye c.1, s.52

2-la edrî

3-Cem’ul-Fevaid, no. 8425 (sadece bu kýsmý Hz. Hasan iyi bir vassaf olan dayýsýndan nakletmiþtir.)

4-Hasais’ül – Kübra C.1S.115

5-Þemail’ül  Muhammediyye, c.1, s.47

6-Hasais’ül Kübra, c.1 s.115

7-Ahlak’un- Nebi, c.1, s.503

8-Ahlak’un- Nebi, c.1, s.425

9-Hasais’ül Kübra, c.1, s.118

10-Hassais ’ül Kübra, c.1, s.120

11-Hasais’ ül Kübra, c.1, s.104

12-Þemail’ül Muhammediyye, c.1 s.203

13-Þemail’ül Muhammediyye, c.1 s.200

14-Þemail’ül Muhammediyye, c.1 s.287

15-Mevaridü’z -Zam’an, c.1, s.598

16-Ahlaku’n- Nebi, c.1 s.485

17-Ahlaku’n- Nebi, c.1, s.175

18-Ahlaku’n- Nebi, c.1, s.75

19-Ahlaku’n- Nebi, c.1, s.124;  Musannef-u Ýbn-i Ebi Þeybe, c.5, s.300

20-(Buhari ve Ebu Naim’den)   El-Hasais’ül Kübra, c.1, s.20

  Gayetü’s-seûl Fi Hasais’ir-Rasul c.1 s.223

21-Gayetü’s- Seûl fî Hasais’ir-Rasul, c.ý, s. 102

22-Ahlaku’n Nebi, c2, s.495

23-Ahlaku’n-Nebi, c.2, s.61

24-Ahlaku’n- Nebi, c.2, s.68

25Ahlaku’n-Nebi, c.3, s.77

26-Ahlaku’n- Nebi, c.3,s.109

27-El-Mu’cemül – Evsat, c.7, s.166

28-Ahlaku’n-Nebi, c.3, s.124

29-Mecma’üz-Zevaid, c.2, s.176

30Hasais’ül Kübra, c.2, s.398

31-Hasais’ül –Kübra, c.2, s.475

32-Ahlaku’n- Nevebi, c.3, s.355

33-Ahlaku’n- Nebi, c.4, s.18

34-Hassais’ül Kübra c.1 s.198

35-Ahlaku’n-Nebi, c.1, s.295

36-Ahlaku’n- Nebi, c.1, s.391

37-Misbahü’z- Zücace, c.4, s.131

38-Ahlaku’n-Nebi, c.3, s.88

39-Ahlaku’n-Nebi, c.4 s.78

40-Ahlaku’n- Nebi, c.4, s.130

41-Mecma’üz – Zevaid, c.2, s.299; Musannefü Ýbn-i Ebi Þeybe, c.6, s. 154

42-Ahlak u’n –Nebi, c.3, s.467

43-Mecma’uz- Zevaid, c.10, s. 269

44-Et-Tedvi fi Ahbar-ý Kazvin c.12 s.121

45-Ahlaku’n- Nebi, c.3, s.276

46-Ahlaku’n- Nebi, c.3, s.308-434

47-Müsnedi Ebu Avane, c.1, s.261

48-Þerh-i Sünen-i Ýbni Mace, c.1, s.254 (Böylece Resulullah (s.a.v)’de Nübüvvet þerefi ile birlikte þehadet þerefi de birleþti denilmiþtir)